Bencilliğimin verdiği vicdan azabıyla savaşıyorum!
Gitti...
Bitti...
Öldü...
Bir çukurun içinde toprakla bütünleşiyor şimdi...
Sessizliği yok oluşuyla bozuyor...
Ayrılıyor dünyadan...
Hayattan soyutlanıyor...
Annesini arkada bırakıyor...
Öldü...
Bitti...
Yaşayamadı ki ölsün hıçkırıklarımız kaldı geriye...
Ama O gitti...
Acı bir sonla 1 nisan sabahında bize ilk şakayı yaptı...
Terk etti bizi...
Bizim yüzümüzden gitti Hazal...
İlgisizliğimiz, umarsızlığımız yüzünden...
Yalnızlığına çare aramak yerine göz yummamız yüzünden...
En çok da benim yüzümden...
Benim bencilliğim yüzünden...
- Hayat geç kalmaları affetmiyor-
Kanser, böbrek yetmezliği, kemik erimesi...
17 yaşında ama 5 yaşındaki bir çocuktan farksız bedeni...
17 yaşında ama 8. sınıf öğrencisi...
Doğduktan bir yıl sonra hasta olduğunu öğrenip, sırf hasta bir çocuğa bakmamak için, terk edilmiş babası tarafından...
Aylık 300 lira gelirle..
Sürekli İstanbul'a hastaneye gitmek zorunda...
Yaşayamadı ki ölsün...
1. sınıftan itibaren aynı sınıfta benimle...
2,3,4 ve 5. sınıflarda sürekli ilgilendiğim...
Kardeşim gibi olan...
Tek bana tutunan..
Okula gelmesi için tek sebebi olan, ben...
Son üç senedir görmüyorum onu...
Yalnız oluşunu görmemezlikten geliyorum...
Hastalığı sarmalıyorken onu elinden tutupta güç vermiyorum ona..
- Hayat geç kalmaları affetmiyor-
Ölüyordu görmüyordum, öldü ağlıyorum...
Ölürken yanında değildim bari annesine destek olayım diye gidiyorum her vakit bulduğumda...
En son gidişimde vicdan azabından kıvranacağım şeyler yaşadım ne yazık ki..
Kuzeni ordaydı..
En sevdiği kuzeniymiş Hazal'ın...
Her şeyini anlatırmış ona, en çokta beni...
Beni anlatırmış Hazal!
Kelimelere sığdıramazmış!
Melek dermiş bana ''melek gibi kız!''
Annesi okula getirir bana emanet eder giderdi Hazal'ı..
Küçük Anne derlerdi hatta..
Ama Hazal hiç onu yalnız bıraktığımı söylememiş kuzenine..
Hep iyi bahsetmiş...
Benim için gelirmiş okula!
Ama ben onu görmezdim!!!!!!
Eriyip giderken önümde... Ah işte!
Vursam başımı duvarlara şimdi ne fayda?
Ağlasam saatlerce..
Gitsem mezarına anlatsam derdimi...
Ne fayda, ne olacak sanki?
Yitirilen o günler geri gelebilecek mi?
Hazal affedecek mi beni?
Affedebilecek mi?
O kadar mı iyi kalpli Hazal?
Bana değer vermeyen insanlarla savaş verirken bana değer veren insanlardan sevgimi esirgeyecek kadar bencilim!
Çıkarken kapıdan sarıldı kuzeni en çok seni severdi dedi ağladı..
Kulaklarımda çınlıyor fısıldayışı''En çok seni sever'Dİ''...
Di, sever-di, Hazal.. Beni.. Öl İrem öl, şimdi öl!
-Hayat geç kalmaları affetmiyor-
Toprak!
Sahip çık Hazal'a..
Sahip çık bana değer veren tek insana..
Anlat derdimi ona.. onu ne kadar çok sevdiğimi söyle, bedenini sindirmeden önce...
Sar, sarmala vücudunu kucakla! Benim için toprak benim adıma sarıl ona...
Son bir kez..
Var mı hala maskesi yüzünde...
Dikkat et toprak n'olur!
Mikrop almasın..
Alerjisi var...
Dikkat et toprak..
Kırılmasın, incinmesin..
Bak yemeğini de yemez..
Yedir, bitmeli her şeyi...
Meyve de yemeli...
Bak O'na ölüm! Elimizden alıp götürdüysen bil kıymetini bak O'na! İlgilen sev... En çok morale ihtiyacı var!
Benim yapmadığımı yap ne olur... Gör O'nu! Bil yalnızlığını.
Özür dilerim Hazal!
Bana anlattığın her şeyi hatırlayamadığım için...
Affet Hazal dinleyemedim ki seni..
Dinlemedim, söylemedim...
ARA SIRA geliyordum yanına...
-Zaman geç kalanları affetmiyor işte...-
Hoca giripte sınıfa'' Artık yapılacak bir şey yok. Sadece hep beraber dua etmeliyiz. Hazal arkadaşımızı kaybettik çocuklar'' dediğinde fark ettim bunu. Sadece sırana baktım bir süre kavrayamadım ne olduğunu. Seni aramadığımı fark ettim... Hiç sormadığımı bir haftadır olmadığını, fark etmediğimi anladım. Ağlayamadım bile sadece baktım boşluğa bir süre... 4 sene boyunca yaşanılanlar geldi aklıma. Annen geldi. Toprak geldi. Sen geldin. Yanıma gelince oturduğun yerde oturduğumu fark ettim kaydım sola doğru yer verdim sana gel de otur diye. Gelmedin Hazal! Ağladım! Milletin gösteriş hıçkırıklarına inat sessizce ağladım senin gibi, sıraya koydum başımı.. İlk defa ağlarken ben sen gelmedin elimi tutup sırtımı okşamadın.. Nasıl gelecektin ki? Nasıl gelebilirdin?
hayat geç kalanları affetmez doğru.. hayat insanı öyle bir sürükler ki o saçma, aptalca karmaşası içinde.. öyle bir sürükler ki, o fırtına seni yere yıkar, farkında bile olamazsın.. bazen bir telefon etmek bile sonraya bırakılabilir.. yarına ertelenebilir... en çok da ben yapıyorum bunu şu sıralar mesela...
YanıtlaSiletrafımdaki herkes, kendini geride bırakılmış hissediyor, biliyorum, farkındayım ama her gün, bir sonraki güne erteliyorum tüm arayışlarımı.. tüm sevdiklerimin sesini duyup, yanında olmayı...
ama hayat işte... geç kalmaya şartlıyor bizi.. öyle var oluyoruz, öyle inanıyoruz...
yarınımızın olmayacağının farkında bile olamıyoruz.. öyle umarsızca yaşıyoruz...
Ama sen... benim için hala ufacık ve "melek gibi kızsın".. sen vicdanlı, iyi kalpli, küçük ama kocaman bir kızsın...
sen hazal için yapabileceklerini yaptın... yapamadıklarını düşünüp kahrolman normal biliyorum.. farkındayım.. çünkü senin o küçük kalbin, aslında kendinden çok başkaları için atıyor...
başkalarına yaptıkların, yapmadıkların ve başkalarının yaptıkları ve yapmadıkları için...
üzülme bitanem.. hazal seni çok iyi anlamış.. hazal seni çok iyi tanımış...
sözler bazen bitiverir, söylenebilecek bir şeyler kalmaz, insan ne kadar konuşsa da yazsa da teselli olamaz biliyorum..
ama içine atma acılarını...
sen hazalın elini tutmayı hiç bırakmadın..
başın saolsun bitanem...
teşekkür ederim... cümleler toparlanamıyor yitirilip gidilenlerin ardından ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemediğim bir boşlukta çırpınıyorum sadece.. hayatımdaki açılan tüm cephelerde başarı kazandığımı sanırdım hep... ama yanılmışım... savaşlar sadece cephelerde olmazmış çünkü yeni anladım... geri de bırakmadın hiç kimseyi.. evet kırgınlar sana hatta ben de kırgınım... ama o kadar çok dert var ki burada emin ol hiç kimse sürüklenmek istemiyor... teşekkür ederim tekrar tekrar ve tekrar... ama ne yazık ki işte ''zaman geç kalanları affetmiyor'' :(
YanıtlaSil