Ben yazar ben yaşarım diyemedim hiç. Çünkü adım gibi bildim hep yazdıklarımı yaşayamayacağımı. Ben de yaşadığımı yazdım. Daha acıklı, daha sürükleyici oldu. Biraz dram vardı içinde, biraz da bir zamanlar olan ruhumun kalıntıları. Nasıl bir iz bırakmışsa artık bu müthiş ruh, hala varmış gibi yaşıyorum. Ruhu olmadan yaşayamazmış ya insan, inanmam. Ben kaybettim yıllar önce o ruhu, kiminle gitti, nereye gitti, bilemiyorum tabii. Ama benden gittiğini, yanında beni de götürdüğünü biliyorum. Bu yüzden baştan var olmaya çalıştım ki mümkün değil. Daha önce bilirdim ne olacağını geçmişimden, ona göre hareket ederdim. Sonra geçmişimin de gittiğini fark ettim. Neye göre var olacağımı bilemeden, başladım yeni hayata. Daha önce çok güzel yaşamışım gibi, tekrar tutundum yaşamaya. Elimi bırakmasaydı yaşıyor olacaktım belkide. Yaşıyorum da nasıl yaşıyorum o sorun işte. Bilmeden, bilemeden yaşıyorum. Gereksizce yaşıyorum. Hep içimde olan boşluğu doldurmak için yaşıyorum. Neden içimde bir boşluk olduğunu bulmak için yaşıyorum. İçinleri bir gün tüketmek için yaşıyorum. Ama içinler gittikçe keşkeler çoğalıyor. Nedenlerin insanı geliştirdiği, nasıllarınsa insanı delirttiği gibi delirtiyor beni keşkeler. Nedenlerin yerini de neyseler tutuyor sanırım ama henüz neyseyi en içten diyen insanlarla karşılaşamadım. Hayat buysa ben yokum dedim, yine olmadı. Zaten boşluğa konuşmakla olmuyormuş, ağlamakla da olmuyormuş. Ruhumdan kalan boşukta değilmiş. Ruhumun gittiği kişinin boşluğuymuş. Ben o kişiyi bulunca mutlu olacakmışım. Sanırım mutsuzluğa alışmalıyım…
Bencilliğe de alışmışım zaten yıllar önce. En önce ben bencil olmuşum. Amacım BEN diyebilmekmiş. Herkesin yaptığını yaparsam, yaşarsam BEN demenin ne anlamının olduğunu bulamazmışım. Haklıymışım ki haklıyım. BEN diyebilmek için hala yağmurun tek bana yağmasını istiyorum mesela… Herkes mutsuz, ben mutlu olayım. Herkes ağlasın ben güleyim. Bencilim işte. En az mutsuz olduğum kadar bencilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
çok farklı bakış açıların var :)