Gidecekseniz. Ardınıza da bakmamalısınız bunu anladım. Evimdeki son
günlerim de duvarları incelemekten başka hiçbir şey yapamadım. Tüm anılarımı
korkarak hatırladım. Berbat hatıralar ama yine de zor işte bırakıp gitmek. En
zoru da geçmiş zamana geri dönememek. Korkunç. Şimdi oturdum ve duvarlara
bakarak yazıyorum yine. Her zamanki gibi boşluktan bir anlam çıkarmaya
çalışıyorum. Anladım ki mantık bazen ağlamaya bile karşı çıkabiliyor. Kalbim
ağla diye atıyor, mantığım dinleme şunu ağlama. Ardında neler bırakacağını bir
hatırla ve sakın ağlama. Arkamda ne bırakacaksam bırakayım yine de olmuyor.
İçim burkuluyor işte. Anlatılmaz ki bu duygu. Karmaşa içindeyim. Bir daha hiç
gelemeyebilirim buraya bir daha hiç göremeyebilirim. Biraz önce dolaşıp çektim
evin tüm resimlerini özleyeceğim, buradaki altı yılımı. Ama unutacağım çok şey
de var. Anılarımı unutacağım o berbat anılarımı, hislerimi, bağırışlarımı,
çağırışlarımı en önemlisi de ağlamalarımı. Hepsini unutacağım. Belki hayatımı
unutmuş olacağım. Acılarımın nereden geldiğini, neden bu kadar acı çektiğimi
unutmuş olacağım ama unutmalıyım da. Bu güne kadar hatırlamam fazlasıyla yetti.
Belki de unutmak için gidiyorumdur, bu yüzden gitmek zorunda kalmışızdır her
şey daha güzel olacaktır. Oh.. rahatladım işte. Pollyanacılık çok yararlı
olabiliyor. Mutluluk oyunu yine.. her mutsuzluktan yaratılan bir mutluluk. Kalbim
bu son bir haftada çok daha farklı atıyor sanki, çok daha kuvvetli. Her atışını
hissedebiliyorum. Kalbim attıkça ben susuyorum, kendime acıyorum. Benim susmam bir
şey değil de beynimin susmaması berbat... Anılar kadar gereksiz. Bağırışlar kadar
çaresiz. En az benim kadar yalnız. Biraz masum düşünmeye çalışıyorum, tüm
çocukluğumu kullanarak ayrılmak istiyorum bu evden. Boş olan odalarda hiç dolaşmadan kapıyı çekip gitmek geliyor ama geldiği gibi de gidiyor. Nasıl yapacaksın
diyor. Nasıl bırakacaksın ki buradaki küçüklüğünü, her şeyi yapıp öğrendiğin o
evden arkana bakmadan nasıl gideceksin? Güldürme beni. Hemen gitmese, nasıl
güldüreyim ki seni bana gülmekte, güldürmekte yakışmıyor diyesim geliyor. Evet,
güzel konu. Güldüremiyorum ben, sayfanın hepsi drama sahnesi. Ama olmuyor ki
yapamıyorum. Güldürmek için yazdığım kelimeler birleşmiyor ki, eksik kalıyor
cümlelerin hepsi. Eksik cümlelerle de olmuyor. Yazı yazma isteğim uçuyor. Hatta
sıkılıyorum. Kırmak istiyorum elime geçen her şeyi, gerçi onu da yapamıyorum. Hiçbir
şey yapamıyorum ki en başta ben eksik kalıyorum da haberim olmuyor. En başta
benim hiçbir parçam birleşmiyorda..dışımı bütün gördüğümden fark edemiyorum. Böyle
yazdıkça kendimi buluyorum işte. Biraz daha birleşiyorum. Bütün olduğumda
bırakacağım zaten yazmayı. Anladınız mı şimdi bloğumun adını, anladınız mı
benim yazdığım yazıların sebebini ? Gerçi ben bile çözemedim ki kendimi. Size nasıl
anlatabilirim ?
Yazını okurken aklıma şu şarkı geldi
YanıtlaSilonlar yelnış biliyor kimsenin suçu değil bu,onun suçu değil buu, bu benim suçum....
evett.. kesinlikle andırıyor
Silbir ev... eşyalarından ayrıldığında, nasıl hazırlıyorsa kendini yeni bir hayata.. nasıl sıyrılabiliyorsa böylesine kolay tüm tanıklıklarından... nasıl kabuk değiştirebiliyorsa gidenlerin ardından... öyle olmak lazım belki de... kabuk değiştirip, yeni başlangıçlar yapabilmeli... derin bir nefes alıp, yeni başlangıçlar için cesaretlendirmeli kendini...
YanıtlaSilcesaretlendirmek fazlasıyla kolay oluyor ama...
YanıtlaSileve bakınca anı hatırlayabilmeli insan, duvarlar bu kadar yabancı gelmemeli.