İNTİKAM
Beğenmediğim sonu, siler baştan yazarım.
Twitter: @iremkucukcongar
12 Mart 2018 Pazartesi
Çok yazasım var. Sakinim oysaki. Bir daha nasıl bu kadar içten açarım bu blogtaki boş sayfaları bilemiyorum. Henüz yazmaya küsmedim ama içimde bir duygu aykırı davranmadan böyle duru hissederek kaç sefer yazabilmişimdir hiçbir fikrim yok. İçimi dolduran hiçbir şey de yok. Tek ben varmışım gibi artık umursamadığım elimde kalan son zamanlarımmış gibi... son mertebede anlamsız hissi alaşımlarımlarım bile yok. Kırık dökük kalmış cam kırıklarını, oraya buraya atılıp savrulmuş canımın kırıklarını, yazılıp çizilmiş kurgulanmış olamamış hayal kırıklıklarını, bir adım bile olsa, geride bırakmış gibiyim. Sarılmış sarmalanmış bi bedenden çok satılıp hor görülmüşüm hep ama kendimle alakalı pek kuşkum kalmamış gibi. Sufi sözlük demişler kelimelerin kullanılan sınırlandırılmış kısıtlanmış hallerinden çok onları daha iyi daha dolu kullanmayı sağlayan sözlüğe... Bu sözlük kelimenin ardını arkasını doldurup dolgunlaştırmış, canlı kılmış denilenleri. Anlamını unuttuğum kelimeler var, anlamlarını oradan okuyup doğrusunu değil de istediğim şeklini kullanmaya karar verdim artık. Bırakmalı bu hayata iyi şeyler vadeden hayalleri daha kendime kazandıramadım kime kazandıracağım yaşamı? Birkaç eksik kalmış sohbet dışında fazla bi kazancım olmadı. Ama biliyorum iradeli davrandığımda insanlara güzel övgüler kazandırabiliyorum, destek olarak yardım edebiliyorum. Kendime de ediyorum ama iradeli olursam işte... Her şey için iradeli ama... Ne varsa yaşamda insanı çevreleyen hepsi konusunda iradeli davranırsam yapıyorum bir şeyler. Bu da yaptığım o şeylerden biri. Tüm duygularımı iradeli kullandım mesela... Başarılı. Ne dersiniz?
18 Şubat 2018 Pazar
Tamam iki dakika susun toplarım ben beynimdekileri. İki dakika verin sadece kendimle baş başa kalayım bi anlayayım, anlatayım neler oluyor. Tamam biraz bekleyin konuşurum herkese anlatırım belki o zaman ama itiraf edeyim bi kendime. Bunca acı bunca sıkıntı fiziksel olarak değil ruhsal olarak da gasp edilmiş onlarcası etrafımı dolduruyorken gözlerimi kapatıp kendimle baş başa kalamadım affedin. Kimse çığlık atamayıp olayların yanlış gittiğini anlatamazken hiçbir şeyi umursamayıp saramıyorum geriye, bağıra bağıra savunamıyorum kendimi. Biliyorum ne kadar acıyorlar, biliyorum nasıl da çaresiz ve bir o kadar yabancı hissediyorlar kendilerini dünyaya... Aynaya bakmanın zulüm olması ne demek, geçmişin gölgesinden bile korkup kaçmak ne demek, güvenip yalnız kalmak, yalnız kaldıkça anlatamamak ne demek biliyorum. Anlıyorum. Sonuna gelince dönüp kendine öfkelenmek, özenle sıraladığın o geleceğin varlığından emin olamamak, bugünün bile elinden alınması ve sadece bakmak zorunda kalmak ne demek biliyorum hemde defalarca kez zihninde mutluluğu sahnelere bölüp gece uyumadan önce hep bu sahneleri oynamış bu hayallerle güneşi doğdurmuşken. Bunca kötülüğün arasında kalmak, belki işitince bile içinin titrediği o olayların gerçek olduğunu bile bile uyumak ne kadar zor biliyorum. Sorunların ardının dolmadığını, dolanların altından hep nasırlaşmış kalpler çıktığını, duaların içindeki umudu hepsini birer birer biliyorum ama bi durun. İki dakika verin bana beynimdekileri duyayım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)