Korktuklarının kokusunu hissettiğinde yanıbaşında. Varlığının lanetiyle savrulduğun dünyanın dibinde.
En dibinde cehennemin...
Sıcaklığını sorguladığın da buzla kapladıklarında bedenini. Sustuk dolu dolu gözlerle.
Yok ol dediler kaldık bir apartmanın köşesinde.
Ara sokakların da ıssız yerlerinde ışıksız dolandık.
kaybol ağla yeterli gözyaşları açar kapıları
Kes sesini tüm teller soyut kaldı.
Hadi söyleyelim en başından kahrolduğumuz vücutlara sitemlerle.
Mimiklerini öğrenemeden öldür bebeklerini...
Cezaların öldüğün için mi yoksa en başından doğmak mıydı hata.
Kaçarken kılıçlardan bombaları unutmuşuz.
Canım yandı kanadı içim yine de ağzımı açıp diyemedim ki pişmanım.
Doğrulunca kuyudan ıslak boğazında düğümlerle tek bi sefer için astım kendimi ipine.
gün ışığı vuruyordu oysaki siyah siyah dalgalandı, gözlerim buğulu.
Sokaklarının grisinde bir dudak kırmızı...
En parlak yıldıza anlatarak derdimi bitirdim rujumu
Tüm çizgileri ayrı ayrı çizdim bulanık suda mide bulantısıyla kusarak say dedim saniyeleri
son bir kurşunla avucumda öksürerek sesim kısık bağırdım kafesin demirlerine
Döndür kafanı oyuna dahil ol şimdi etrafında binlerce gülen maske.
bir öfkeyle içimde, bacaklarının arasına dünyayı almış zehirlerini kusanlara, kapatarak kapımı sus dedim o kadar.
kufretme dedim o kadar.
Zamanın boşluğunda karadeliğe yakalanıp sarsılıyorum.
Siz yaşınızın gerektirdiği duyguları yaşamaya çalışırken kendine saygısını yitirmiş pislikler.
Ben duygulara küs yalnızlık diyorum. yalnızlığı savunuyorum.