Hayat alıp götürdüğünde sizden bir şeyleri gerçeklerle yüzleşiyorsunuz.
Bir hayat gelip geçerken, delip de geçiyor hepimizi. Birer birer, biz yitiriyoruz nefeslerimizi.
Ömür kısa, hayat 3 günlük...
Anlaşılması güç ama yok. Ne nasıl oluyor diye kavrayamadan geçiyoruz hepimiz birbirimizden.
Saçmasapan hayatlar, gereksiz hevesler yerine unuttuğumuz o insanları aldıklarında bizden her şeye küsüyoruz.
Ertelenmesi gereken en son kişileri erteleyip vicdan azabından kıvranıyoruz işte.
Boğuşuyorum yine. Ölümle boğuşuyorum.
Vicdanımla baş başayım yine her gece acıdan kıvranıyorum.
Her seferinde gidiyor birileri ama hiçbirine alışamıyorum.
Ağlayamıyorum bile... Henüz kavrayamıyorum ne olduğunu.
Sussak mı bağırsak mı... söksek mi şu acılı kalbi bedenimizden.
Her gün biraz daha boş evler..
Bir kişi dünyada ne büyük kalabalık yaparmış meğer. Sesi, hareketi nasıl da güven verirmiş insana...
Birden gidince, bitince bomboşuz hepimiz.
Oturulan koltukta boş, konuşulan telefonda..
Geri gelmeyecek, biliyorum.
Bir daha asla açılan üstümü örtemeyecek belki... Ama yıldızları seyrederken ben elimden tutuyor olacak yine.