Keşke bana sorsalardı kapıları kapatırken. Sorsalardı
söylerdim çünkü karanlıktan korktuğumu, sorsalardı söylerdim kapalı kapılardan
nefret ederken o kapının ardında yaşayamayacağımı. Ama sormadılar,
kapattılar(hem ışıkları, hem kapıları ), mahkum ettiler beni orada yaşamaya.
Karanlıkta kendimi göremezken sabah olmasını beklerdim o oda da. Saatler geçtiği
halde sabah olmayınca anlardım pencerenin bile olmadığını. Bir çıkış yolu
arardım saatlerce yoktu tabii. Kapıyı da kilitlemişlerdi ve beni mahkum etmişlerdi
oraya. Ellerime zincir bağlamış ayaklarımdaki zincirlerle birleştirmişler,
ayağa bile kalkmama izin vermemişler. Git gide çürüdüm içten içe yandım, hayatımı
sömürmelerini ses çıkaramadan izledim. Başrol değilsen izlemesi eğlenceli bir hayat. Güzel kurgu, yetenekli senarist. Ama dediğim gibi başrol olmak çok zor yani o kadar yetenekli bir oyuncu bulamazsın. Bu yüzden film değil de hayat dediler zaten. O karaktere bürünmek bu kadar zorken ben bana
sormadan yazılan senaryonun başrolü olmuştum. Üstelik etrafta kameralar, kestik veya motor diye
bağıran yönetmenler yoktu. Olsalardı da göremezdim zaten o karanlıkta. Aslında
değeri olan ender şeylerden ; karanlık. Baksanıza ışıklar kapınınca yalnızlık
bile çok kolay gizleniyor, zincir seslerinin arasında.