İNTİKAM


Beğenmediğim sonu, siler baştan yazarım.
Twitter: @iremkucukcongar

27 Kasım 2012 Salı

Tüm yazılarımdan alıntı yapmak istersem. Ne kadar çelişkiliyim ben böyle :D

         Yazamıyorum. Hayatım da ilk defa kendimi bu kadar çaresiz hissediyorum. Çaresizliği geçtim, kelimesizim adeta. Cümleler bile yok yanımda. İlk defa hissediyorum ki çok yorulmuşum. İlk defa anlıyorum ki hep ben hayatımın peşinden koşmuşum. Yaşayabilmek tek amacım. Yaşanabilmek belki de.
         Elif Şafak'ın Siyah Sütü gibi elimdeki senaryo. Düşünmeden yazılmış, nedensizce. Elif Şafak'ın yazdıklarını merak etmesi, sağ elini takip etmesi, düşünmeden yazması.. komikti bana göre mantıksız. Oysaki tam da öyle bir oyunun başrolü olmuşum. Sormamışlar bile bana, o kağıt parçasının altında kabul ettiğime dair imzam bile yok. Ama sahnedeyim işte. Ezberlemişim, ezberletmişler. En muhteşem sahnedesin diyor, içimdeki isyana karşı gelen, sesler. Işık yokken oysaki nereden görebilirim sahneyi? İzleyiciler de yok. Yoksa olmaz mı alkışlarım? O kadar sahte olmamalı gözyaşlarım. 
        Demiş ya Ceyhun Yılmaz ''Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını; herkesin yüzü ıslak, başları eğik, herkes benim hep olduğum gibi''. Islak bugün bu şehir. Herkes tam da Ceyhun Yılmaz'ın tanımı gibi. Yağmura kaçmak istiyorum bugün.  Serin, taptaze, sessiz suyu istiyorum. anlatayım derdimi saatlerce. Ben anlattıkça aksın gitsin su çok ötelere, en ileriye dertlerimle birlikte. Yalnız bıraksınlar beni onunla. Yüzümün yansımasını sadece ,dalgaların arasındaki o ıssız rüzgarda görmek istiyorum. arkadaş olmak istiyorum sudaki benimle. Yol kenarındaki o küçük göletleri istiyorum belki de. Sonra sudaki gökyüzünü görmeliyim..  Ben bugün suyun gökyüzüyle birleştiği yerde görmeliyim kendimi. Ancak o zaman çünkü özgür hissedeceğim kendimi. Farklı birine ihtiyaç duymadan kafama göre şekil verebileceğim yerdeki gökyüzüne. Yazın kurak sıcağında kaybolacağını düşünmeden yağmura teşekkür edeceğim. 
       Vazgeçiyorum dediklerimden. Yırtıp atıyorum artık elimdeki senaryoyu. İniyorum sahneden, kapatıyorum sahte aydınlıkları. Gerçekte yaşayamadığım şeyleri hayalim olarak anlatmaktan da vazgeçiyorum artık. Mizacıma dönüyorum, tüm benliğimle tekrar yaşama katılıyorum. İnsanlara da gereğinden fazla değer vermiyorum artık. Hayatı satranca boşu boşuna benzetmemiş yazar. Boşu boşuna piyon dememiş insanlara. Bu yüzden diye  eklemiş devamına ''Bu yüzden kimseyi şah yapma hayatına... Senin Şahın seni vezir yapar. Seni kaybederse oyun tehlikeye girer. Ama sen onu kaybedersen Oyun Biter.'' Bu kadarmış meğer hayat bir oyunmuş sadece. Tiyatro sahnesindeki bir oyunla bile alakası yokmuş. Bir tahtadan bir kaç kareden ibaretmiş. 

4 Kasım 2012 Pazar

Sudaki... #Ben#

             Tüm fiillerden nefret ediyorum bu sıralar.. güvenmek, güvendirmek, ağlamak, gülmek... yağmur yağsın istiyorum olanca kuvvetiyle... ben de altına yatayım yağmurun. ıslatsın beni. üşürüm belki, fark etmez. ıslanmak istiyorum. başıma şapkamı geçirip tanınmamak istiyorum.. başım yere eğik olsun, mont olsun üzerimde.. nasıl göründüğümün önemi olmadan rahatça yürüyebilmek istiyorum.. ıssız bir yer gördüğümde koşmak, şapkamı açmak belki de yağmurun yüzüme değişini hissetmek dileğim. Islak bugün bu şehir... herkes Ceyhun Yılmaz'ın tanımı gibi. Başları önlerine eğik, yanakları ıslak ve omuzları düşük. Aralarında Ceyhun Yılmaz da olsa keşke... başımı kaldırıp, yanaklarımdaki alışık olduğum o ıslaklığı tadınca vazgeçiyorum isteğimden. Bakamam, tanıyamam, kaldıramam başımı yerden.
             Yumuşacık yağmur taneleri avcumda şimdi... hepsini yakalayıp kapatmak istiyorum elimi.. saklamalıyım onları. ihtiyacım oldukça da damla damla tüketmeliyim... topluyorum biraz.. sonra açıp avcumu döküyorum hepsini yere..ihtiyacım olduğunda yağıp gökyüzünden beni gizleyebilsinler diye... Suya kaçmak istiyorum bugün... serin, taptaze, sessiz suyu istiyorum. anlatayım derdimi saatlerce. ben anlattıkça aksın gitsin su çok ötelere, en ileriye dertlerimle birlikte. yalnız bıraksınlar beni onunla. yüzümün yansımasını sadece dalgaların arasındaki o ıssız rüzgarda görmek istiyorum. doya doya bakmak istiyorum sudaki yansımama. arkadaş olmak istiyorum sudaki benimle. Gözlerimi istiyorum... suyun en parıltılı halindeki gözlerimi.. hep parlar gözlerim aslında ama bu sefer farklı.. ilk defa yanaklarım ıslanmayacak çünkü... gözyaşı olmayacak parlatan su. balık olmak istiyorum belkide.. özeniyorum balıklara.. tenlerini her dakika okşuyor su. tüm şefkatiyle, tüm nezaketiyle.. ben bugün sudaki bana dokunmak istiyorum. dalgalansın yüzüm.. sonra çekeyim ellerimi, korkayım, bekleyeyim istiyorum... tekrar su durgun yüzüm belirgin olsun. Ben sanmak istiyorum oradakini. Denizdeki bana hayran hayran bakmak istiyorum. yer değiştirmek niyetim onunla. onun yerinde olmalıyım kıyıda usul usul gerçeğini bekleyen bir yansıma.. sonra bir daha bakmalıyım özenerek... ne güzel duruyor demeliyim, yansımamın suskunluğunu bozmasından korkarak, içimden... sonra sudaki gökyüzünü görmeliyim..  Ben bugün suyun gökyüzüyle birleştiği yerde görmeliyim kendimi...